20 Nisan 2009 Pazartesi

Nba Playoff 09 İlk Maçlar Sonrası

Chicago Son Şampiyon Boston'u serinin ilk maçında deplasmanda yenerek önemli bir süprize imza atmış oldu. Maçın başlamasıyla birlikte Derrick Rose ve Joakim Noah'ın Aleey-opp basketi Celtic için zor bir maç olacağının habercisi gibiydi. İlk yarı boyunca maçın kontrolünü elinde bulunduran Chicago Bulls karşısında Rajon Rondo ve Kendrick Perkins basketleriyle Celtic ayakta kalmaya çalıştıysa Garnett'i yokluğunda çok daha fazla şeyler beklenen Paul Pierce ve Ray Allen'ın berbat oyunları sayesinde devreyi dokuz sayı geride kapattı. İkili bu yarıda 12'de 2 isabet bularak hayal kırıklığı yarattılar. İkinci yarı toplanan Paul Pierce'ın etkisiyle Celtics oyunda dengeyi kurdu ve üçüncü periyotun ortasından itibaren ortada geçen müthiş bir maç izledik. Son anına kadar heyecen dolu olan maçta Celtics ne zaman bir hava yakalasa Çaylak Derrick Rose bir cevap vererek Celtic'in havası aldı. Derrick Rose 36 sayı ile Çaylak oyuncular içinde ilk playoff maçında sayı kategorisinde Kerim Abdul Jabbar gibi oyuncuları geçerek önemli bir başarıya imza atıp maçın adamı oldu. Rose'un içeri penetrelerine bir türü çare bulamayan Celtics, Rondo ile aynı yöntemle Chicago'ya cevap verdi. İki guard'ın da muhteşem oyunu takdirleri sonuna kadar hak etti. Paul Pierce'nın son saniyede kullandığı serbest atışta top pota içinde çıkınca maç uzatmaya gitti. Uzatma heyecan kasırgası dinmedi. Bu bölümde Celtic'in yaptığı tek şey topu Paul Pierce verip diğer oyuncuların potadan uzaklaştırıp birebir oynatmak oldu. Pierce kullandığı 5 toptan sadece bir tanesini sayı çevirebildi. Chicago ise Tyrus Thomas ile daha net hücumlar oynayıp daha kolay sayılar bularak üstünlüğü ele geçirdi ve maçı kazanmasını bildiler. Garnett yokluğuna ek olarak Ray Allen'ın bedenen sahada olmasına rağmen ruhen başka bir yerdeydi, Paul Pierce ise gerçek oyunu ikinci yarının başı hariç hiç sergileyemedi. Bütün bu eksiklere rağmen Boston bence iyi mücadele etti. Bu maçtan önce serinin 4-2 biteceğini düşünüyordum ama seri 4-3'e gidecek gibi. Ray Allen'ın devreye girmesiyle Boston sahasında oynayacağı maçı alır durum 1-1'e getirir. Chicago'nun evinde oynanayacak maçlar seride kilit maçlar olacaktır. Bekleyip görelim.

Detroit ölmüş ağlayanın yok diyebiliriz. Bunun bir playoff maçı olduğundan hebersizlerdi herhalde. Baştan sona rezil bir performans gösterdiler. Hiç bir periyot rakibine üstünlük kuramadılar ve 18 sayı farkı yediler. Maçtan önce görüşümüzde bu şekildeydi aslında her şey öngördüğümüz gibi oldu. Bu maçtan sonra değişen tek düşüncem seri 4-1 biteceğine olan inancımın Detroit'in 4-0 ile süpürürceği olarak değişmesi oldu. Detroit'in Tayshaun Prince ve Richard Hamilton gibi cılız çelimsiz oyuncularla LeBron gibi bir insan azmanını tutmaları çok zor. LeBron yine yapacağını yaptı bu maçta 38 sayı, 8 ribaunt, 8 asist ile müthiş istatistiklere imza attı ve iyi bir savunmacı olarak bilinen Tayshaun Prince'i gücünü kullanarak zaman zaman çok küçük düşürücü durumlara soktu. Artık Mvp seçilmesine kesin gözle bakılan LeBron James bir şampiyonlukla kariyerini taçlandırmak istiyor ve sahaya varını yoğunu koyarak mücadelesine sergiliyor. LeBron bu sene geliştirdiği en büyük özelliği skorer yönünün yanında takım oyununa olan katkısı. Kendi iyi oynadığı zaman arkadaşlarınıda peşinden sürükleyip onları performansını da yukarılara taşıyor. Savunmada zaten çok etkili bir takım olan Cleveland playoff'un ilerleyen serilerinden müthiş bir savunmacı olan 35 yaşındaki Ben Wallace'ın yeni çıktığı sakatlığın etkilerinin üzerinde atmasıyla güvenlilir bir yedek haline gelecek ve Cleveland çok daha iyi bir savunma takımı halini alacaktır. Özelikle kendi evlerinde 90 sayının üzerinde yemeleri çok zor. Detroit ise playoff'larda bu seriye konu mankeni olmaktan öteye geçemeyecektir. LeBron'ı Rashaad Wallace'a tutturmak seri içinde onlara belki geçici çözümler sunabilir ama Nba koçlarının statikocu tutumları yüzden bence gerçekleşmeyecek bir olasılık. Galibi belli seride Cleveland artık Atlanta-Miami eşleşmesinde kimin geleceğini düşünmeye başlamıştır bile.

Dallas serinin ilk maçında San Antonio'yu deplasmanda yenerek saha avantajını eline geçiren takım oldu. Üçüncü periyotun sonuna kadar çekişme içinde geçen bir maçtı. Üçüncü periyotun sonunda skor tabelasında 74-74'lük beraberlik yazıyordu. Ne olduysa dördüncü periyot oldu. Bu periyot'ta Roger Mason'ın 3 sayılık basketi ile iyi başlayan San Antonio bu dakikadan sonra Dallas'ın savunmasını iyice sertleştirmesiyle 8 dakikada sadece 6 sayı üreterek Dallas bitme 4 dakika kala 12 sayı öne geçmesini engelleyemedi. Skor avantajını korumayı başaran Dallas maçıda 105-97 kazanmayı bildi. San Antonio pota altında Tim Duncan'ın yanında verim alabileceği başka bir oyuncu bulamamasının sancısı çekmeye devam ediyor. Şampiyon olduğu sezonlara baktığımız zaman San Antonio özellikle ikiz kuleler zamanında pota altında çok güçlü takım görüntüsü çiziyordu. Bu sene o görüntülerinde bir hayli uzaktalar Matt Bonner ve Arjantinli Fabricio Oberto'dan verim alamayınca yaptıkları Drew Gooden takviyeside bir işe yaramamışa benziyor. San Antonio'nun dış adamları 14'te 11 üçlük atarak iyi bir maç geçerselerde Bench'ten gelecek Ginobili'nin özellikle dördüncü çeyreğin başında bulacağı kritik sayıları çok aradılar. San Antonio'da bench'ten gelen oyuncular sadece 14 sayılık bir katkı yaparken Dallas'ta ise benchten gelen oyuncular Jason Terry, Brandon Bass ve Jose Barea'nın iyi oyunlarıyla bu rakam 37 sayı oldu. San Antonio'nun evinde oynanacak ikinci maç çok kritik bir hal aldı artık. San Antonio'nun kaybetmesi halinde Dallas seriyi kazandı diyebiliriz. Çok zevkli bir maç olacağı kesin kaçırmayın kesin izleyin derim.

Tecrübe faktörünü bu seriye bu kadar çabuk ve net bir şekilde etki edeceğini tahmin edememiştik. Ben ikinci maç itibari ile bir Houston üstünlüğü beklerken onlar ilk maçtan Portland'ı deplasmanda 27 sayı ile ezdi geçti. Son periyot yedek oyuncular saha girmesiydi fark 30'un üzerine çıkardı. Portland'un kadrosunda Guard Steve Blake ve Pivot Joel Przybilla dışında kalan oyuncular kariyerlerinin ilk Playoff maçlarına çıktılar. Playoff havasının çok başka olduğunu artık anlamışlardır. Bu tecrübesizlik bu maç için pahalıya patladı. Houston daha ilk yarıdan 19 sayılık farka ulaşarak maçı koparmayı bildi. Yao 24 dakika sahada kaldığı maçta 24 sayı 9 ribaunt ile Portland pota altını perişan etti. Greg Oden ve Joel Przybilla bir an bire Yao'nun karşısında duramayarak hem savunma hemde hücumda çok kötü bir performans sergilediler. Portland'ta mücadele etmeye çalışan bir tek takımın lideri all-star oyuncusu Brandon Roy'du. O'nun 21 sayılık performansına diğer hiç bir oyuncu eşlik edemedi. Bu seri onlar için iyi bir tecrübeden öteye geçemeyecek gibi. Houston tarafından 4-0'la süpürülme ihtimalli çok yüksek. Houston rakibine 44-30'luk bir ribaunt üstünlüğü kurarak pota altında ezdi geçti adeta. Kendi %58'le şut attığı maçta yaptıkları müthiş savunma ile rakibini %42 ile şut atmasını sağladı. T-mac gerçekten bahtsız bir oyuncu 11 yıllık Nba kariyerinde ilk defa Playoff 2.turunu görme ihtimaline bu kadar yaklaşmışken o sakatlıklarla uğraşıyor.

Memo'nun sakatlığından dolayı oynamadığı maçta Lakers evinde rahat bir galibiyet alarak seriye iyi bir başlangıç yaptı. Lakers bu seride favori olduğunu bir kez daha gösterdi. İlk yarıda çok iyi bir oyun ortaya koyan Lakers 22 sayı farkla devreyi önde kapattı. Memo'nun yokluğunda ilk beşte başlayan Jarron Collins istenen performansı gösteremedi ve maç boyunca sadece 15 dakika oyun kalarak yerini Paul Millsap'a bıraktı. Utah Millsap'tan daha fazla verim aldı. Kirilenko ile beraber hücum ribauntlarında çok etkili oldular. Utah takım halinde 20 tane hücum ribaunttu toplayıp rakibine oranla pota 15 tane daha fazla şut atmış olsada %39'luk bir şut yüzdesi ile oynadı ve %55'lik bir yüzdeyle şut atan Lakers karşında yenilgi kaçınılmaz oldu. Carlos Boozer 27 sayı 9 ribaunt Deron Williams ise 16 sayı, 17 asist ile iyi performans sergileyen oyuncular olsada Memo'nun yokluğunda yenilgiyi önleyemediler. Utah'ta Memo olsaydı maçı kazanırdı demiyorum ama bu kadar farklı bir sonuç ortaya çıkmazdı. Lakers'ta Trevor Ariza'nın 21 sayılık ekstra katkısı Utah savunmasına fazlasıyla arıza çıkardı. Kobe ve Gasol toplam 44 sayı ürettiği maçta bu çok önemli bir katkıydı. Geçen sene Andrew Bynum'suz oynadığı playoff'ta final'de Boston'a kaybeden Lakers bu sene Bynum'lu bir şekilde ne yapacağı merak konusu. Bynum sakatlıktan yeni çıkmanın etkisiyle tam hazır gibi görünmese de Konferans finali kadar 3 haftalık süreçte formunu yakalar ve pota altında Lakers'ı çok daha güçlü bir takım haline getirir. Nba'in şu anda en iyi altıncı adamlarında biri olan Lamar Odom'un göstereceği performansta önemli bir etken olacaktır. Kobe ve Gasol zaten standart oyunları sürdürür. Lakers'ın en büyük zaafı olan oyun kurucu pozisyonunda Fisher, Vujacic ve Farmar'dan nasıl verim alacakları da çok önemli. Utah'ın bu seride ki şansı Memo'nun sakatlığı ile iyice zora girdi. İkinci maçıda Lakers'ın kazanacağını düşünüyorum. Utah'ın evinde oynanacak maçlar seri en kritik maçlar olacaktır.

Sihirli Philadelhia yaptı. Üçüncü periyotta farkın bir ara 18 sayıya çıktığı maçta son periyot harika bir maç çıkaran Philadelhia müthiş bir geri dönüş yaparak bitime 4 dakika kala skoru eşitlemeyi bildi. Bu dakikadan sonra müthiş bir heyecan kasırgasına sahne olan maçta bitime 2 saniye kala Andre Iguodola'nın Hidayet'in elinin üstünden attığı müthiş bir basketle 100-98 üstünlüğü yakalayarak maçı kazanmasını bildiler. Aslında o pozisyonda Hidayet gayet iyi savunma yapmasına rağmen Iguodola muazzam bir hücum performansı gösterdi ve maça son noktayı koydu. Maçı Philadelhia tam anlamıyla sihir yapıp kazandı diye biliriz. Nba'in en iyi üçlük atan takımlarından olan Orlando %27 ile üçlük atıp, Nba'in en kötü üçlük atış kullanan takımı olan Philadelhia'nın %58 ile üçlük atması ilginç bir istatiklik olarak göze çarptı. Rashaad Lewis ve Hidayet Türkoğlu'nun sakatlıktan yeni çıkmasını Orlando'yu özellikle maçın son anlarında kritik yerlerde fazlasıyla etkiledi. Sorumluluk alacak takımı sürükleyecek oyuncular beklenen performansı ortaya koyamayınca, savunmada basiretsiz bir oyun sergşleyince maçı Sixers tarafından kazanılması kaçınılmaz oldu. Dwight Howard'ın 31 sayı 16 ribaunt'luk performansı galibiyeti yeterli olmadı. Bu serinin diğer maçlarında Howard bu performansa yakın oyunlar ortaya çıkaracaktır, bench'ten gelecek oyuncuların biraz katkı vermesiyle Orlando turu geçmeye yakın takım olarak görünmeye devam eder. Philadelhia'da bencten gelen oyuncular 43 sayılık bir katkı yaparken Orlando'da bu rakım 13'te kaldı. Hidayet bu maçta 35 dakika 6 sayı, 5 ribaunt, 4 asist ile silik bir performans ortaya koydu. Ben Hidayet'in ikinci maç için daha iyi bir performans sergileyeceğini düşünüyorum. Hidayet'in vereceği katkı ile ikinci maçı Orlando kazanır. Philadelhia'da oynacak maçlarda Orlando adına alınacak bir galibiyetle Orlando'nun seriyi kazanacağına inancım devam etmekte.
Bu maçta bu kadar büyük fark olması herkes için süpriz olmuştur. Atlanta yaptığı müthiş savunmayla rakibini %36'lık bir şut yüzdesiyle tutarak, maçı rakibine sadece 64 sayı şansı tanıyıp 26 sayı farkla maçı kazanmasını bildi. Wade üzerine kurulu bir takım olan Miami, Wade'in durması ile takım olarak durdu. Wade bu maçta sadece 19 sayı üretebildi, ligi 30,2 sayı ortalamasıyla sayı kralı olarak kapattığını düşünürsek onun adına çok düşük bir rakam olduğu ortaya çıkıyor. Miami'de çaylaklar Mario Chalmers ve Michael Beasley ilk playoff maçlarında çok sönük bir performans ortaya koydular. Miami'nin yumuşak karnı olan pota altı Atlanta karşısında adeta ezildi. Atlanta rakibine 50-35'lik bir ribaund üstünlüğü sağladı. Seri için maçtan önce yaptığımız yorumlarda Miami pota altının göstereceği performansın ne kadar önemli olduğunu belirtip Jermaine O'Neal kilit oyuncu olacağını söylememiştik. O'Neal Miami'ye geldiğinden beri istediği oyunu bir türlü sahaya yansıtamayıp, istatistikleri bariz bir düşüş gerçekleşmesini önleyemedi. Bu maçta da 21 dakika da 5 sayı, 2 ribaunt, 2 asist ile oynayarak hayal kırıklığı yarattı. Maçın son periyotunda iki takımın toplam attığı 21 sayı ilginç bir istatistik olarak karşımıza çıktı. Bu bölümde iki takım 7 dakika boyunca sayı üretemediler. Miami serinin geri kalan maçları için hiç ümit vaat etmiyor. Atlanta evindeki ikinci maçı bu kadar rahat olmasa da yine kazanacaktır. Artık Wade'i en fazla üç yada dört maç daha izleriz.
Billups'ın çostuğu maçı Denver kendi evinde rahat kazanarak seriye çok iyi bir başlangıç yapmış oldu. Detroit'te yöneticileri herhalde ilk maçlar sonrası kafalarını duvarlara vuruyordur. Bir Iverson-Billups takası ile koca bir sezonu çöpe attılar. Denver ise çok mutlu, bu takasla takımın çehresi değişti diyebiliriz. Yine de şampiyonluğa oynamaları zor olsada bir konferansı finali oynamamaları için hiç bir neden yok gibi duruyor. Billups bu maçta 9'da 8 üç sayı isabeti bularak 36 sayı 8 asist ile takımını sürükleyen isim oldu. New Orleans'ta ise Chris Paul 21 sayı 11 asist ile normal oyunu segilediği maçta, takımın diğer önemli oyuncuları West'in 12 sayı Stojakoviç'in ise 13 sayıda kalmasıyla mağlup oldular. New Orleans'ta takımın geride kalanından hiç bassetmiyorum bile onlar evlere şenlik oyununu devam ettiriyorlar. Bir tanesi bir maçta 10 sayının üzerine çıksın dişimi kıracam. Denver'da benchten gelen Kleiza, Smith ve Anderson takımlarına çok önemli katkı yaptılar. Bu üç oyuncu ortalama 23 dakika oyunda kaldı ve toplam 41 üretti. Serinin diğer maçlarında ümit vermeyen Hornets geçen seneyi mumla arıyorlar. Stojakoviç'in yapacağı katkı çok önemli ama o da bu aralar çok formsuz takımını savunmada dirençini düşürmekten başka bir işe yaradığı yok. David West'te Denver'ı atletik uzunlarına karşı pota altında eriyip gidiyor. Bu seri için tek Chris Paul'un eline bakan bir takım haline geldiler. Basketbol'un bir takım sporu olduğu gerçeği tek bir oyuncunun böyle bir seride takımına turu getiremiyeceği sonucunu ortaya çıkarıyor. Büyük ihtimalle Denver için çok rahat bir seri olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder